Between Flesh and Divine
Grubun kökleri lise yıllarından beri tanışan ve birlikte müzik yapan (hatta ödüle bile layık görülen) üç arkadaşa dayanır. 1973 yılında Fransa'ya eğitime giden Eril Tekeli, Setrak Bakırel ve Can Kozlu ortak paydaları müzik çerçevesinde çalışmalar yapmaya, iki ve bazen de üçlü olarak sahne almaya devam eder.
Jean Philippe Bottier'nin de katılımı ile oluşan gruba Asia Minor Process adı verilir. 77 senesinde ayrılan Kozlu'nun yerine henüz 17 yaşında olan Lionel Beltrami alınır ve onun tavsiyesiyle grubun adı Asia Minor olarak kısaltılır. Devam eden zamanlarda Bottier'nin yerine Paul Levy gruba dahil edilir. Tekeli ve Bakırel liderliğinde grup kendi bestelerini yapmaya, yaratmaya hız verir. Konserler veren ve ilgi toplayan Asia Minor bu süreçte birçok zorlukla karşılaşır. Menejeri dahi olmayan grup plak şirketlerinden red cevabı almaktan sıkılır ve kendi albümlerini kendileri çıkarmaya karar verir. Çalışmalar başlamadan kısa süre önce gruptan ayrılan Levy'nin yerine Nicolas Vicente en azından kayıtlar tamamlanana kadar gruba alınır.
1979 yılında piyasaya çıkan Crossing The Line kısıtılı imkanlarda dağıtımı yapıldığından istenen etkiyi yaratamaz. Arkalarında güçlü bir plak şirketinin desteği olmadan yapılmasına rağmen albüm beğenilir ve grup hiç hız kesmeden ikinci albümün kayıtlarına girişir.
Robert Kempler gruba dahil edilir. Uzun süredir birlikte müzik yapmanın verdiği rahatlık ile ilk albüm sürecinde edinilen tecrübeler Tekeli/Bakırel potasında değerli bir maden gibi eritilmeye, yeni ve daha olgun besteler olarak şekillenmeye başlar.
1980 yılında piyasaya çıkan ve bu yazının konusu olan Between Flesh and Divine albümü grubun olgunluk dönemi meyvesidir. İlk albüme nazaran ikinci albüm daha derli toplu, kendini ifade etmekte daha yetkin, fikirleri fiiliyata dökülmüş, farklı dinleyicilerin kendilerine has yorumlayabileceği kadar geniş bir eserdir.
Genel olarak progresif ya da senfonik rock olarak kategorize edilse de içerisinde çok farklı fikirlerin, nüansların ve doğu temalarının bulunduğu komplike bir albümdür. Bazı kaynaklarda Türkiye'nin King Crimson'u yakıştırması yapılan grubun müziğinde Moody Blues ve Gabriel dönemi Genesis tınıları bana göre daha yoğundur. Dönemin, özellikle de İngiliz gruplarına ait kayıtlarındaki "kirlilik" ya da "bulanıklık" Asia Minor'de yoktur, hatta yer yer 1980'lerde MFÖ ile tanınan hafif reverb efektli temiz gitar sounduna bu albümde rastlamak bile mümkündür. Albüm 39 yaşında olmasına rağmen dinleyiciyi içine çekiyor, bir birikimi ve geçmişi var ve hikayesini tane tane, temiz bir şekilde anlatıyor. Her ne kadar 1980 yılında çıkmış olsa da bu albüm punk gibi rezil bir gürültünün yeni yeni başverdiği, diğer taraftan kızlı erkekli permalı saçlarla diskolarda (evet disko, çünkü club spor için biraraya gelenlerin tümüne denir) sabahlanan dönemlerde rock müziğin de progresif alttürü ile uzak ufuklara yelken açtığı yılların çocukları tarafından yapıldığı belli olan bir albümdür.
Discogs'a göre albümün 7 farklı cd ve 5 farklı plak versiyonu var. Bu yazının konusu ise 2016 yılında Rainbow45 Records tarafından 1000 adetle sınırlı olmak üzere piyasaya sürülen versiyon. Yazımı hazırlarken internetteki bilgilerden fazlası için firma ortaklarından Salih Karagöz ile irtibata geçtim. Ne zaman Rainbow45 stoğu tazelense ahiret soruları ile başına bela olduğum Salih beyden bu albümle ilgili detayları rica ettim, sağolsun beni kırmadı.
Rainbow45 Records birbirinden başarılı, son derece kaliteli albümleri odyofillerle buluşturan firma. En başta Jazz Semai olmak üzere Benimle Oynar Mısın, Dünya Yalan Söylüyor ve daha nice üst kalite plak onların imzasını taşıyor. Müzik piyasasına uzun vadeli ve kalıcı katkı koyabilmek için kolları sıvayan firma portföyünde özellikle caz ve progresif rock türlerinde albümlere de yer veriyor. Başka bir albüm çalışmasında ortak dostları sayesinde tanışma fırsatına eriştikleri Eril Tekeli ile sohbetleri neticesinde akıllarına Between Flesh and Divine'ı çıkarma fikri geliyor.
Jean Philippe Bottier'nin de katılımı ile oluşan gruba Asia Minor Process adı verilir. 77 senesinde ayrılan Kozlu'nun yerine henüz 17 yaşında olan Lionel Beltrami alınır ve onun tavsiyesiyle grubun adı Asia Minor olarak kısaltılır. Devam eden zamanlarda Bottier'nin yerine Paul Levy gruba dahil edilir. Tekeli ve Bakırel liderliğinde grup kendi bestelerini yapmaya, yaratmaya hız verir. Konserler veren ve ilgi toplayan Asia Minor bu süreçte birçok zorlukla karşılaşır. Menejeri dahi olmayan grup plak şirketlerinden red cevabı almaktan sıkılır ve kendi albümlerini kendileri çıkarmaya karar verir. Çalışmalar başlamadan kısa süre önce gruptan ayrılan Levy'nin yerine Nicolas Vicente en azından kayıtlar tamamlanana kadar gruba alınır.
1979 yılında piyasaya çıkan Crossing The Line kısıtılı imkanlarda dağıtımı yapıldığından istenen etkiyi yaratamaz. Arkalarında güçlü bir plak şirketinin desteği olmadan yapılmasına rağmen albüm beğenilir ve grup hiç hız kesmeden ikinci albümün kayıtlarına girişir.
Robert Kempler gruba dahil edilir. Uzun süredir birlikte müzik yapmanın verdiği rahatlık ile ilk albüm sürecinde edinilen tecrübeler Tekeli/Bakırel potasında değerli bir maden gibi eritilmeye, yeni ve daha olgun besteler olarak şekillenmeye başlar.
1980 yılında piyasaya çıkan ve bu yazının konusu olan Between Flesh and Divine albümü grubun olgunluk dönemi meyvesidir. İlk albüme nazaran ikinci albüm daha derli toplu, kendini ifade etmekte daha yetkin, fikirleri fiiliyata dökülmüş, farklı dinleyicilerin kendilerine has yorumlayabileceği kadar geniş bir eserdir.
Genel olarak progresif ya da senfonik rock olarak kategorize edilse de içerisinde çok farklı fikirlerin, nüansların ve doğu temalarının bulunduğu komplike bir albümdür. Bazı kaynaklarda Türkiye'nin King Crimson'u yakıştırması yapılan grubun müziğinde Moody Blues ve Gabriel dönemi Genesis tınıları bana göre daha yoğundur. Dönemin, özellikle de İngiliz gruplarına ait kayıtlarındaki "kirlilik" ya da "bulanıklık" Asia Minor'de yoktur, hatta yer yer 1980'lerde MFÖ ile tanınan hafif reverb efektli temiz gitar sounduna bu albümde rastlamak bile mümkündür. Albüm 39 yaşında olmasına rağmen dinleyiciyi içine çekiyor, bir birikimi ve geçmişi var ve hikayesini tane tane, temiz bir şekilde anlatıyor. Her ne kadar 1980 yılında çıkmış olsa da bu albüm punk gibi rezil bir gürültünün yeni yeni başverdiği, diğer taraftan kızlı erkekli permalı saçlarla diskolarda (evet disko, çünkü club spor için biraraya gelenlerin tümüne denir) sabahlanan dönemlerde rock müziğin de progresif alttürü ile uzak ufuklara yelken açtığı yılların çocukları tarafından yapıldığı belli olan bir albümdür.
Discogs'a göre albümün 7 farklı cd ve 5 farklı plak versiyonu var. Bu yazının konusu ise 2016 yılında Rainbow45 Records tarafından 1000 adetle sınırlı olmak üzere piyasaya sürülen versiyon. Yazımı hazırlarken internetteki bilgilerden fazlası için firma ortaklarından Salih Karagöz ile irtibata geçtim. Ne zaman Rainbow45 stoğu tazelense ahiret soruları ile başına bela olduğum Salih beyden bu albümle ilgili detayları rica ettim, sağolsun beni kırmadı.
Rainbow45 Records birbirinden başarılı, son derece kaliteli albümleri odyofillerle buluşturan firma. En başta Jazz Semai olmak üzere Benimle Oynar Mısın, Dünya Yalan Söylüyor ve daha nice üst kalite plak onların imzasını taşıyor. Müzik piyasasına uzun vadeli ve kalıcı katkı koyabilmek için kolları sıvayan firma portföyünde özellikle caz ve progresif rock türlerinde albümlere de yer veriyor. Başka bir albüm çalışmasında ortak dostları sayesinde tanışma fırsatına eriştikleri Eril Tekeli ile sohbetleri neticesinde akıllarına Between Flesh and Divine'ı çıkarma fikri geliyor.
Eril Tekeli ve diğer grup üyeleri ile yaptıkları fikir alışverişi sonunda albümü yeniden basma kararı alıyorlar. Orjinal kayıtların bulunduğu Fransız Musea firması ile görüşüp basım konusunda anlaşılıyor ve Almanya'da orjinal kayıtlar elden geçirilip hazırlanıyor.
- Kısa bir ara verip bir noktayı açıklığa kavuşturalım. Hifi sistemleri ve odyofiller kabaca iki gruba ayrılır. Dinlediği müziği ekleme ve oynamalarla daha eğlenceli hale getirenler ile kaydı olduğu gibi, hiçbir oynama veya ekleme yapmadan dinleyenler iki zıt kutuptur. Ben kendimi ikinci grupta görüyorum. Hiçbir oynama, ekolayzer ya da renklendirme olmadan, müziği analitik şekilde (sanatçının bizim duymamızı istediği gibi) dinlemeyi tercih edip albümlerin ses ve kayıt kalitesini birçok açıdan kendimce değerlendirebiliyorum. -
Between Flesh and Divine orjinal kayıtlara mümkün olan en yakın şekilde hazırlanmış bir albüm. Mastering Berlin'de bulunan Schnittstelle Mastering'de yapılmış. Etikette de belirtildiği üzere analog kayıtlar gözden geçirilerek kullanılmış ve yine Almanya'da Pallas'tan sonra en kaliteli fabrika olarak kabul ettiğim Optimal Media GmbH'da basılmış. Neredeyse tamamen orjinal bantlardan ve çok az oynama yapılarak ortaya çıkmış bir versiyon.
Kolleksiyonumda başka kopya olmadığı için A/B kıyaslaması yapamasam da bu versiyon ATC tarafından onaylandı. Ses kalitesi gerçekten çok iyi, eski versiyonlardan NM kondüsyonda bir kopya kovalamaya hakikaten gerek yok. Kafama taktığım tek şey 1992 Güney Kore versiyonunda plak üzerindeki etiketin çok güzel olması. Tam bu noktada bahsedilmesi gereken diğer bir artı da Rainbow45 versiyonun açılır kapak (gatefold) olduğu. Önceki versiyonlardan farklı olarak açılır kapağın avantajı iyi kullanılmış. Plak formatını diğerlerinden ayıran özellik kapaklar ve ekleridir. Müziği dinlerken kapak üzerindeki en küçük ayrıntıya kadar okumak odyofillere özgü bir hastalıktır ve sağolsun Rainbow45 yazılar ve fotograflarla çok lezzetli bir kapak yapmış. Diğer versiyonlarda olmayan bir başka özellik de yine iç kapakta bir dönem Yes grubunda davul çalmış olan Bill Brufford'ın Asia Minor'e gönderdiği mektup.
Piyasadaki birçok üründen farklı olarak dandik kağıt yerine kaliteli plastik içli zarf kullanılmış, işinin ehli kişilerin emek verdiği belli. 180 gram plak da ağır ve sağlam duruyor, ne de olsa Optimal çıkışlı. Yazının başında da söylediğim gibi albüm toplam 1000 adet üretilmiş. Her kopya şık ve otoriter bir el yazısıyla numaralanmış ki biz odyofiller yıllar sonra raftan çıkarıp havamızı atabilelim.
Progresif rock dalgasının popülaritesini yitirdiği dönemlerde çıkma talihsizliğini yaşayan albüm grubun temsiliyet, pazarlama ve dağıtım konularında yaşadığı sıkıntılar nedeniyle beklenen etkiyi yaratamaz. Bunun yanında kötü yönde değişen ve daha da endüstrileşmeye başlayan müzik piyasası, rock müziğin gerileme dönemine girmesi gibi sebepler bu kalibrede bir albümün kaybolup gitmesine sebep olur. Araştırma yaparken hayretle farkettim ki albüm progresif rock çevrelerince bilinen, sevilen ve aranan bir albüm. Between Flesh and Divine saklı kalmış bir cevher ve özellikle her klasik rock dinleyicisi odyofilin kolleksiyonunda olması gerekli.
*Değerli katkılarından dolayı Sn. Salih Karagöz'e teşekkürler.
Yorumlar
Yorum Gönder