Issız Adaya Düşsem Vol.2
Odyofillerin hobileri arasında albüm listeleri yapmak önemli bir yer tutar.. Sabah uyanınca dinlenecek albümler, duşta dinlenecek albümler diye uzayıp giden listelerin belki de en keyiflisi ıssız bir adaya düşsek yanımıza alacağımız albümlerdir.
Sayı kaç olursa olsun mutlaka yanıma alacağım albümlerden biri Deep Purple-Machine Head'dir. Trilyon kere dinlediğim ve hala dinlemekten çok büyük keyif aldığım albümle ilgili sayısız anekdot var, yeri geldikçe araya sokuştururum.
Machine Head, birçoklarına göre hafif siklet kabul edilen Fireball sonrası süperstarlığa adapte olan grubun altıncı albümüdür. In Rock ile kemikleşen ve harcayabileceğinden fazla para kazanmaya başlayan DP İngiliz vergi sisteminin katılığı sebebiyle dönemin diğer birçok grubu gibi albümlerini yurtdışında yapma kararı alır.
1971 yılı sonunda yapılması planlanan albümün yakınlık ve vergilendirme rahatlığı sebebiyle İsviçre'de tamamlanması kararlaştırılır. Albümde yer alacak birçok parçayı halihazırda netleştiren grup işlerinin kolay olacağını düşündüğünden çok rahattır. Son birkaç ayı dinlenerek geçirirler, bu arada da parçaları notaya döküp sözlerini de hazırlarlar. Montreaux'da kayıtlar için rezervasyon yaptıran grup Rolling Stones'un mobil kayıt stüdyosunu da kiralar.
Montreaux Casino kompleksine rezervasyon yaptıran grubun planı oradaki salondan hem çalışma hem de kayıt aşamalarında yararlanmaktır. Zaten çok kısa bir süre sonra sezon sonu tadilat/tamirat için kapanacak olan salon ideal seçimdir.
4 Aralık, salonun kapanıştan önceki son etkinliği Frank Zappa and the Mothers konseridir. Seyirciler arasındaki bir gerizekalı damı ahşap olan salonda havaya maytap sıkar. Bildiğimiz ateşli maytap !! Salon ve daha da önemlisi grubun tüm ekipmanı çıkan yangında kül olur. Canlarını zor kurtaran Zappa ve saz arkadaşlarının zararı o kadar büyüktür ki yangından bir ay sonra Londra'da verecekleri konsere kiralık aletlerle çıkarlar fakat o başka bir yazının konusudur.
Bulundukları yerden salonun yerle bir oluşunu seyreden Deep Purple ne yapacaklarını düşünürken organizatör Claude Nobs (ki kendisi ünlü Montreaux Jazz Festival'in kurucularındandır) grubu apar topar başka bir otele yerleştirir. Çalışmalar için de Pavillon salonunu kullanan ekip çevreye verdiği rahatsızlıktan dolayı şikayet edilir (ki bu çevre şikayetleri grubun dördüncü albümü olan In Rock'un kayıtları sırasında da başlarına bela olmuştu, Guinness Rekorlar Kitabının 1976 yılı versiyonuna göre Deep Purple en gürültülü gruptur). Buradan şahsi düşüncemi belirteyim, bu İsviçreliler gerçekten cins. Kapalı alanda maytap sıkacak kadar moron, diğer taraftan da gürültüden rahatsız olan bir toplum. Yıllar önce ünlü İngiliz TVR arabalarının sahibi Trevor Wilkinson ile yapılan bir röportajda görmüştüm, aracın çok gürültülü olmasından dolayı bir dönem TVR modellerinin İsviçre'de trafiğe çıkması yasaklanmış.
En sonunda o dönem boş olan Grand Hotel'e yerleşen grup kayıtlara başlar. Otelin girişinde park halinde bekleyen kayıt stüdyosundan içeriye uzanan kablolar, yatak şiltelerini ses yalıtımı için kullanma zorunluluğu gibi birçok hikaye ve şehir efsanesine kaynak olan kayıtlar kısa sürede tamamlanır.
Albüm ile ilgili enteresan noktalardan biri grubun kayıt esnasında ne çaldıklarını tam olarak dinlemeden albüme karar vermiş olmasıdır. Normal şartlarda gruplar kayıttan hemen sonra stüdyo kontrol odasında ne kaydettiklerini dinler, eksik noktaları tespit eder ve eğer gerekirse yeniden kaydeder. Kayıt aracının otelin dışında olması ve oraya gidebilmek için odalardan ve balkonlardan oluşan uzun ve zahmetli bir yürüyüşe çıkılması gerektiği için bir süre sonra grup kayıtları dinlemeyi bırakır, her parça tüm üyeler memnun olana kadar tekrar tekrar çalınır.
Albümün neredeyse tamamının İsviçre'ye gelmeden önce zaten hazır olması gruba kayıtlarda inanılmaz bir rahatlık ve özgüven aşılar. Siyah beyaz bir kayıt olan ve 1971 ortalarında İskandinav ülkelerinde gerçekleşen kısa turnenin kayıtlarını ilk kez izlediğimde Machine Head'in nasıl bu kadar iyi olduğunu anladım. Kayıtlardan altı ay önce çıkılan turnede grup albümün neredeyse tamamını birebir ve saat gibi tıkır tıkır çalıyordu.
Bir an durup kendimize bir çeki düzen verelim. Highway Star ile açılan ve Space Truckin' ile biten bir albümden bahsetmeye başlıyoruz.
Hız tutkunu hedonist bir adamın arabasına olan aşkının ve bu durumu sevgilisi ile ilişkilendirmesinin anlatıldığı, içerisinde 7.5'luk deprem etkisinde bir klavye solosu ile "ışınla beni Scotty" hızında bir gitar solosunun bulunduğu toplam altı dakikalık şaheser Highway Star ile açılan bir magnum opus.
İkinci parça Maybe I'm a Leo'yu iki hızlı parça arasına konmuş düşük kalibre bir dolgu olarak düşünen gafiller olabilir. Rock çalan birçok basçının ezbere bildiği, etüd maksatlı milyon defa çaldığı bu parçanın sonundaki davullara ve özellikle gitar solosundaki cambazlıklara dikkat etmenizi tavsiye ederim.
Evden uzakta geçen zamanlara ağıt modunda yazılan dörtnala Pictures of Home üstüste vokal ve çığlık kayıtları, Lord'un resmen kükreyen hammondu, Glover'ın melodisi, (bozuk karakterli) Blackmore babanın alevli solosu, Gitarizma'nın (şimdi meyhane olan) Nostalji'deki konserinde bizim Koray'ın (Bali) davullarını çaldığı bu efsane parçada ilk aklıma gelen anekdotlar..
Meraklısına Not: Özellikle Maybe I'm a Leo ve Pictures of Home albümün farklı versiyonlarında birbirinden tamamen farklı içeriğe sahiptir. Albümün 40.yılı anısına çıkan box set'te neredeyse tüm parçalardaki sololar değişiktir.
A yüzü son parça Never Before aynı zamanda albümden çıkan ilk singedır. Sözkonusu singleın B yüzü ise benim en favori DP parçalarımdan biri olan When The Blind Man Cries'dır. Bu değerli singleın piyasa fiyatı 1990lara kadar albümden daha fazlaydı, ta ki toplama albüm (Singles A & B's) piyasaya çıkana kadar.
B yüzü açılış parçası meşum yangın olayını şairane bir dille anlatan, rock tarihinin muhtemelen en fazla coverlanmış parçası Smoke on the Water'dır. Bazı eski dostlarınız ile ilk nerede tanıştığınızı hatırlamasanız bilmeseniz de o kadim dostluk her karşılaştığınızda içinizi ısıtır ya işte bu parça da bende o hisleri uyandırır. Gitar çalmaya başladığımda ilk çaldığım parça buydu. Cep telefonlarının fotograf çekebildiği ilk zamanlarda telefonun ekran görüntüsü şarkıya konu otel yangınıydı, ta ki annem "oğlum manyaklaşma, insan telefonuna yangın fotografı koyar mı?" diye başımın etini yiyene kadar. Bulunduğum her ülkede çaldığım her grupta illa ki bu parçayı çaldım (fakat halen o güzelim bas melodilerini oturup öğrenmedim). Deep Purple'ı 6 kez canlı izledim, Smoke'u her çaldıklarında hem mutluluktan ağladım hem de sesim kısılana, çatlayana kadar, bağıra bağıra eşlik ettim. Grubum Fireballs ile her çaldığımızda vokal yaptım, Fire In The Sky'ı ben, Getcha!! kısmını Ulaş (Barış) söyledi. 7/24 ne çalsa usanmazsın deseler Smoke derim. Cenazende ne çalalım diye sorsalar önce White Room arkasından da Smoke'u isterim, 50 günlük çocuklarıma ilk olarak Smoke'u dinlettim. Dünya üzerinde bu kadar basit fakat etkili bir parça daha yoktur. Smoke bir marş, bir yaşam şeklidir ve dünya durdukça çalınacak, melodisi uzayın derinliklerinde yankılanacak bir şaherserdir.. Uzayda hava yok dolayısı ile ses yankı vs de olmaz, o kadar da cahil değiliz 😜
B2 Lazy aslında bir Oscar Brown Jr bestesinden esinlenmiştir. Bir parçanın konser versiyonunun orjinal albüm versiyonuna bin bastığı durumlar ender olsa da Lazy böyle bir parçadır. Sev(e)bilmek için Made In Japan albümündeki versiyonu tek bir kez dinlemek yeterlidir. İlginç bir anekdot, Blackmore bu parçanın solosunu iki günde kaydetmiştir ve eğer dikkatli dinlenirse fark çok belirgindir. Bonamassa'nın kendi ekibi ile çaldığı versiyonu da ilah mertebesindedir dinleyin, izleyin..
B3 Space Truckin' ayık kafayla yazılmadığı çok belli olan, DP konserlerinin kıyamet parçasıdır. Gitarın katılımı olmadan da atom bombası gibi parça girişi olabileceğinin uygulamalı dersidir. Parçada üyeler birbirinden rol çalmaktaki maharetlerini sergiler. Klavyenin şoku üzerinizden geçmeden lokum tadında bas ve su gibi akan davul sahneyi devralır. Blackmore'un gitarı sadece eşliklerde, dokunuşlardadır ta ki vokal çığlıkları adeta gökyüzünü yırtana kadar. Gillan bir zamanlar beline kadar saçları olan, solo partisyonlarında perküsyon çalan, savaş çığlıkları sahneyi titreten bir ilahtı ve bu parça da (Child In Time ile birlikte) onun alameti farikasıdır.
Machine Head grubun dünya çapındaki ününü ebediyete kadar pekiştiren efsane bir albümdür. Sadece Amerika'da iki milyonun üzerinde resmi satış rakamı olan, on ülkede albüm listelerini domine edip ilk sıraya yerleşmiş, İngiliz icadı rock müziğin efsane dörtlüsünün (Zeppelin, Purple, Sabbath ve Heep) en güzel albümlerindendir.
Odyofil Notu: Albümün 400 civarı (Discogs'da şu an 391) versiyonu var. İngiliz ilk baskı kolleksiyonumda var, ses kalitesi gerçekten iyi.
İlk baskı yanında sayısız İngiliz, Amerikan ve Alman baskı da piyasada mevcut. Deneme fırsatım olmadı fakat RP (Repress) dışındakilerde kötü sonuç çıkacağını sanmıyorum, denemeye değer.
2006 yılında Rhino tarafından üretilip WB tarafından satışı yapılan, AcousTech Mastering'de Kevin Gray tarafından masterlenen versiyon Rainbo tarafından basılmış olmasına rağmen çok çok iyi. Temiz bir kopya bulunursa çok iyi bir versiyondur. Değişik renklerde plak sevenler için bunun bir de şeffaf vinile basılan versiyonu var.
ilk olarak 2012'de, daha sonda 2014'te piyasaya çıkan Box Set'te, 2016'da normal ve 2018'de renkli plak şeklinde piyasaya sürülen İngiliz/Avrupa baskısının da kalitesi iyi. Kolleksiyonumdaki 3 versiyonu kıyasladığımda ses kalitesi en iyi olan tartışmasız ilk baskı fakat 2006 Amerikan baskı da almaya değer.
Albümün neredeyse tamamının İsviçre'ye gelmeden önce zaten hazır olması gruba kayıtlarda inanılmaz bir rahatlık ve özgüven aşılar. Siyah beyaz bir kayıt olan ve 1971 ortalarında İskandinav ülkelerinde gerçekleşen kısa turnenin kayıtlarını ilk kez izlediğimde Machine Head'in nasıl bu kadar iyi olduğunu anladım. Kayıtlardan altı ay önce çıkılan turnede grup albümün neredeyse tamamını birebir ve saat gibi tıkır tıkır çalıyordu.
Bir an durup kendimize bir çeki düzen verelim. Highway Star ile açılan ve Space Truckin' ile biten bir albümden bahsetmeye başlıyoruz.
Hız tutkunu hedonist bir adamın arabasına olan aşkının ve bu durumu sevgilisi ile ilişkilendirmesinin anlatıldığı, içerisinde 7.5'luk deprem etkisinde bir klavye solosu ile "ışınla beni Scotty" hızında bir gitar solosunun bulunduğu toplam altı dakikalık şaheser Highway Star ile açılan bir magnum opus.
İkinci parça Maybe I'm a Leo'yu iki hızlı parça arasına konmuş düşük kalibre bir dolgu olarak düşünen gafiller olabilir. Rock çalan birçok basçının ezbere bildiği, etüd maksatlı milyon defa çaldığı bu parçanın sonundaki davullara ve özellikle gitar solosundaki cambazlıklara dikkat etmenizi tavsiye ederim.
Evden uzakta geçen zamanlara ağıt modunda yazılan dörtnala Pictures of Home üstüste vokal ve çığlık kayıtları, Lord'un resmen kükreyen hammondu, Glover'ın melodisi, (bozuk karakterli) Blackmore babanın alevli solosu, Gitarizma'nın (şimdi meyhane olan) Nostalji'deki konserinde bizim Koray'ın (Bali) davullarını çaldığı bu efsane parçada ilk aklıma gelen anekdotlar..
Meraklısına Not: Özellikle Maybe I'm a Leo ve Pictures of Home albümün farklı versiyonlarında birbirinden tamamen farklı içeriğe sahiptir. Albümün 40.yılı anısına çıkan box set'te neredeyse tüm parçalardaki sololar değişiktir.
A yüzü son parça Never Before aynı zamanda albümden çıkan ilk singedır. Sözkonusu singleın B yüzü ise benim en favori DP parçalarımdan biri olan When The Blind Man Cries'dır. Bu değerli singleın piyasa fiyatı 1990lara kadar albümden daha fazlaydı, ta ki toplama albüm (Singles A & B's) piyasaya çıkana kadar.
B yüzü açılış parçası meşum yangın olayını şairane bir dille anlatan, rock tarihinin muhtemelen en fazla coverlanmış parçası Smoke on the Water'dır. Bazı eski dostlarınız ile ilk nerede tanıştığınızı hatırlamasanız bilmeseniz de o kadim dostluk her karşılaştığınızda içinizi ısıtır ya işte bu parça da bende o hisleri uyandırır. Gitar çalmaya başladığımda ilk çaldığım parça buydu. Cep telefonlarının fotograf çekebildiği ilk zamanlarda telefonun ekran görüntüsü şarkıya konu otel yangınıydı, ta ki annem "oğlum manyaklaşma, insan telefonuna yangın fotografı koyar mı?" diye başımın etini yiyene kadar. Bulunduğum her ülkede çaldığım her grupta illa ki bu parçayı çaldım (fakat halen o güzelim bas melodilerini oturup öğrenmedim). Deep Purple'ı 6 kez canlı izledim, Smoke'u her çaldıklarında hem mutluluktan ağladım hem de sesim kısılana, çatlayana kadar, bağıra bağıra eşlik ettim. Grubum Fireballs ile her çaldığımızda vokal yaptım, Fire In The Sky'ı ben, Getcha!! kısmını Ulaş (Barış) söyledi. 7/24 ne çalsa usanmazsın deseler Smoke derim. Cenazende ne çalalım diye sorsalar önce White Room arkasından da Smoke'u isterim, 50 günlük çocuklarıma ilk olarak Smoke'u dinlettim. Dünya üzerinde bu kadar basit fakat etkili bir parça daha yoktur. Smoke bir marş, bir yaşam şeklidir ve dünya durdukça çalınacak, melodisi uzayın derinliklerinde yankılanacak bir şaherserdir.. Uzayda hava yok dolayısı ile ses yankı vs de olmaz, o kadar da cahil değiliz 😜
B2 Lazy aslında bir Oscar Brown Jr bestesinden esinlenmiştir. Bir parçanın konser versiyonunun orjinal albüm versiyonuna bin bastığı durumlar ender olsa da Lazy böyle bir parçadır. Sev(e)bilmek için Made In Japan albümündeki versiyonu tek bir kez dinlemek yeterlidir. İlginç bir anekdot, Blackmore bu parçanın solosunu iki günde kaydetmiştir ve eğer dikkatli dinlenirse fark çok belirgindir. Bonamassa'nın kendi ekibi ile çaldığı versiyonu da ilah mertebesindedir dinleyin, izleyin..
B3 Space Truckin' ayık kafayla yazılmadığı çok belli olan, DP konserlerinin kıyamet parçasıdır. Gitarın katılımı olmadan da atom bombası gibi parça girişi olabileceğinin uygulamalı dersidir. Parçada üyeler birbirinden rol çalmaktaki maharetlerini sergiler. Klavyenin şoku üzerinizden geçmeden lokum tadında bas ve su gibi akan davul sahneyi devralır. Blackmore'un gitarı sadece eşliklerde, dokunuşlardadır ta ki vokal çığlıkları adeta gökyüzünü yırtana kadar. Gillan bir zamanlar beline kadar saçları olan, solo partisyonlarında perküsyon çalan, savaş çığlıkları sahneyi titreten bir ilahtı ve bu parça da (Child In Time ile birlikte) onun alameti farikasıdır.
Machine Head grubun dünya çapındaki ününü ebediyete kadar pekiştiren efsane bir albümdür. Sadece Amerika'da iki milyonun üzerinde resmi satış rakamı olan, on ülkede albüm listelerini domine edip ilk sıraya yerleşmiş, İngiliz icadı rock müziğin efsane dörtlüsünün (Zeppelin, Purple, Sabbath ve Heep) en güzel albümlerindendir.
Odyofil Notu: Albümün 400 civarı (Discogs'da şu an 391) versiyonu var. İngiliz ilk baskı kolleksiyonumda var, ses kalitesi gerçekten iyi.
İlk baskı yanında sayısız İngiliz, Amerikan ve Alman baskı da piyasada mevcut. Deneme fırsatım olmadı fakat RP (Repress) dışındakilerde kötü sonuç çıkacağını sanmıyorum, denemeye değer.
2006 yılında Rhino tarafından üretilip WB tarafından satışı yapılan, AcousTech Mastering'de Kevin Gray tarafından masterlenen versiyon Rainbo tarafından basılmış olmasına rağmen çok çok iyi. Temiz bir kopya bulunursa çok iyi bir versiyondur. Değişik renklerde plak sevenler için bunun bir de şeffaf vinile basılan versiyonu var.
ilk olarak 2012'de, daha sonda 2014'te piyasaya çıkan Box Set'te, 2016'da normal ve 2018'de renkli plak şeklinde piyasaya sürülen İngiliz/Avrupa baskısının da kalitesi iyi. Kolleksiyonumdaki 3 versiyonu kıyasladığımda ses kalitesi en iyi olan tartışmasız ilk baskı fakat 2006 Amerikan baskı da almaya değer.
Yorumlar
Yorum Gönder