Star Wars Albümü
Takvimler 1972 yılının Mayıs ayını gösterdiğinde plak dükkanlarında ilginç bir albüm satışa çıkar. Kapağında, elinde mızrak ve başında miğfer tutan bir adamın tepeden aşağı bakan görüntüsü vardır. Arka kapakta ise ayni manzaranın devamı ve gökte belirsiz ufo benzeri bir cisim vardır.
Bu kapak çocukluk hatıralarımda yerini almış olan bir kapaktır ve miğferli figür de her nedense çocuk beynimde Star Wars çağrışımı yapmıştır. Albüm, 1972 yılında Yılın Albümü seçilen Wishbone Ash'ın Argus albümüdür.
1960'ların sonunda İngiltere'de kurulan grup 1970 yılında bir Deep Purple konserinde alt grup olarak sahne alır ve Purple gitaristi Blackmore grubu Decca plak şirketine önerir. Dört albümlük anlaşma imzalayan grup 70 ve 71 yılında ilk iki albümlerini çıkarır. Blues-rock kalıplarında parçalar içeren albümler müzikalite açısından başarılı bulunur.
Gitarlarda Andy Powell ve Ted Turner, bas gitarda Martin Turner (Ted ile akrabalık yoktur) ile davulda Steve Upton'dan oluşan grubun özelliği parçaların çift gitar içermesidir ki bu fikir ileride Judas Priest, Iron Maiden ve Thin Lizzy yanında birçok gruba daha esin kaynağı olacaktır.
1972 yılında çıkardıkları Argus ilk iki albümden farklı olarak daha yoğun progressive rock formatında yazılmış parçalar içerir. Grubun soundu kendine hastır, tüm gitar ve vokal partisyonları başarılı biçimde bölüşülmüş ve çalışılmıştır, Turner'ın bas tercihi ve stili (Gibson Thunderbird bası pena ile çalmakta, çok keskin ve belirgin melodiler kullanmaktadır) parçaları daha da güzel hale getirir.
Vokaller de davul dışındaki grup elemanları arasında bölüşülmüştür ve geri vokaller de ayni ölçüde dikkat çekicidir. Albümün ses mühendisi de ilerleyen yıllarda adını Iron Maiden albümleri ile rock müzik tarihine kazıyacak olan Martin Birch'dir.
Albüm önceki albümlerdeki parçalardan esintiler taşıyan dokuz dakikalık Time Was ile açılır ve güzelliğinden halen hiçbir şey kaybetmemiş olan ballad Sometime World ile devam eder. A yüzünün son parçası Blowin' Free aslında Argus'un başlangıcıdır. Progressive unsurlar ve akor geçişleri yanında hap gibi küçük fakat nokta atışı olan lezzetli melodiler eşliğinde ikiz gitarlar birbirini çok güzel tamamlar.
Albümün B yüzü bana göre modern rock müzik tarihinin en güzel örneklerindendir, o kadar ki ıssız bir adaya düşecek olsam yanımda olmasını isteyeceğim 3 albümden biri Argus'tur ve sebebi de B yüzüdür. Halihazırda albüme sahip olanlar yahut ikinci el plakçılarda albümü bulanların da hayretle göreceği gibi B yüzü A yüzünden çok daha fazla yıpranmıştır.
B1 King Will Come ile açılır. Müzik tarihinde çok az parçanın başı bu kadar güzel ve merak uyandırıcıdır. Tüm enstrümanlar mükemmel bir uyum içerisinde, adeta tepeden aşağı yuvarlanan dev bir çığ gibi herşeyi önüne katarak ve giderek yükselen bir ses ile adım adım parçaya girer ve yedi dakikalık başyapıt davul atağı ile başlar. Unison melodi çalan gümbür gümbür bas gitar üzerinde adeta dans eden çift gitar melodisini dinlediğinizde Iron Maiden parçalarının fikir babasının kimler olduğunu anlarsınız. Vokal bölümlerinde kadife gibi yumuşayan parçanın solo bölümlerinde sabit durmanız zordur şimdiden söyleyim, elinizde gitar varmışçasına parmaklarınız engellenemez bir güdü ile parçaya eşlik edecektir.
İkinci parça Leaf and Stream sizi adeta yerçekimsiz bir ortama götüren, ayaklarınızı hissizleştiren bir parçadır. Gitarlar ve bas birbirini kusursuz şekilde tamamlar. Ayni durum üçüncü parça Warrior için de geçerlidir ve albümün en yaratıcı davulları da bu parçadadır.
Son parça Throw Down the Sword tam bir kapanış parçasıdır. Bana göre, yağmur yağarken dinlenebilecek en güzel parçadır (ki ilk dört Jethro Tull albümleri ve Starsailor'un Love is Here albümü de bu kategoridedir). Tecrübeyle sabittir ki soğuk bir kış gününde elinize kahvenizi alıp yağan yağmuru izlerken dinlediğinizde maksimum keyfi alacağınız, bedeninizi ve ruhunuzu dinlendiren, sizi çok uzaklara götüren bir parçadır bu.
Odyofil Notu: Argus, ıssız bir adaya düşecek olsam yanıma alacağım birkaç albümden biridir dolayısı ile kolleksiyonumda şu an toplam 7 tane olması gayet normal. Bu kadar önemli bir albümün temiz tek bir baskısının dahi olmaması ise büyük bir talihsizliktir.
Albümün orjinal İngiliz ilk baskısının çok iyi olduğunu söyleyenler olsa da ben bu hikayeyi 20 yıldır dinliyorum, bu süre içinde ilk baskıdan 3 tane tertemiz durumda bulup "bu defa tamamdır" diye kolleksiyonuma katsam da sonuç hüsran. İlk baskı temiz olsa da ses seviyesi çok düşük ve hafif dip gürültü var.
Albümün orjinal İngiliz ilk baskısının çok iyi olduğunu söyleyenler olsa da ben bu hikayeyi 20 yıldır dinliyorum, bu süre içinde ilk baskıdan 3 tane tertemiz durumda bulup "bu defa tamamdır" diye kolleksiyonuma katsam da sonuç hüsran. İlk baskı temiz olsa da ses seviyesi çok düşük ve hafif dip gürültü var.
Amerikan ilk baskıda da aynı ses sorunları malesef mevcut. Kayıt ya da baskı kalitesi ile ilgili bir durum olduğunu düşünüyorum.
Japon ilk baskının ses kalitesi İngiliz ilk baskı kadar temiz değil fakat daha güçlü.
Özellikle uzak durulması gereken fakat ısrarla reklamı yapılan 2010 Universal baskısı tek kelime ile rezalet. Dijital kaynaktan üretilen bu versiyonun ses kalitesi de çok kötü.
Albümün 1974 İngiliz versiyonları hem Ebay hem de Discogs'da çok uygun fiyatlara dönüyor. Ses kalitesi orjinal 1971 baskısına çok yakın, fiyatı da yarısı civarı. Kolleksiyonumda olmasına rağmen geçenlerde Rainbow45'te temiz bir kopya görünce dayanamayıp aldım.
Albümün 1974 İngiliz versiyonları hem Ebay hem de Discogs'da çok uygun fiyatlara dönüyor. Ses kalitesi orjinal 1971 baskısına çok yakın, fiyatı da yarısı civarı. Kolleksiyonumda olmasına rağmen geçenlerde Rainbow45'te temiz bir kopya görünce dayanamayıp aldım.
*2018 yılında GAK TV haber portalında yayınlanmıştır
Yorumlar
Yorum Gönder