Come Away With Me



Müzik dinlemek bir kültür ve birikim meselesidir. Müzik zevki ve kültürü zaman içerisinde evrilebilen, yontulabilen ve gittikçe güzelleşen bir durumdur. Müzik ile ilgilenen herkes kendi zevklerinin, tarzlarının zaman içerisinde daha rafine hale geldiğini söyleyecektir.

25 yıl önce Metallica-Megadeath-Maiden ekseninde başlayan gürültülü yolculuğum bugün çok geniş ve esnek bir klasik rock, popüler müzik ve jazz ekseninde dönmektedir. 15 yaşındayken Eagles ile dalga geçen bendeniz yılsonu itibariyle hayırlısıyla doğacak kızlarımdan birinin adını Norah koymayı planlıyorum, belki sesleri ya da yetenekleri benzer..

Bu yazının konusu evinde sayısız diğer ödüller yanında 9 (yazı ile dokuz) adet de Grammy ve bir de Brit heykelciği bulunan, albümleri 50 milyonun üzerinde satmış, Billboard dergisi tarafından milenyumun ilk en önemli jazz sanatçısı ilan ettiği Norah Jones.

Annesi prodüktör Sue Jones, babası ise benim en favori Beatle'ım George Harrison'un dünyaca ünlü sitar gomması (ahbabı, kankası) Ravi Shankar. Evli olmadıkları için annesinin soyadını kullanan Norah annesinin jazz plakları ile büyür. Vokal dersleri yanında kilise korosunda da tecrübe kazanır. Yüksek öğrenimini de müzik üzerine yapan bu kanatsız melek o dönemlerde Wax Poetic ve benzeri gruplarda da vokal yapar.

Yıllar önce ünlü bir restoranda yemek yerken arka planda çalan müziğin güzelliğine hayran kaldığımı, Shazam'ladığım zaman Peter Mallick Group (Norah'nın ünlü olmadan önceki grubu) olduğunu hayretle gördüğümü hatırlarım. 

2001 yılında Blue Note ile albüm anlaşması imzalar ve 2002 yılında Come Away With Me'yi çıkarır. Albüm bir Jesse Harris bestesi olan Don't Know Why ile açılır. Ağdalı bir melankoli teması olan albüm sükunet ve (neredeyse) mutlak bütünlük içerisinde akar gider. Tüm elemanlar ayni modda, mükemmel bir uyum içerisinde yaşar ve çalar.

Dinleyenin daha ilk notalardan da farkedebileceği gibi kalp kırıklıkları, nihayete erememiş aşklar ve yalnızlık temaları ekseninde dönen bu samimi albümde herkes kendinden birşeyler bulur. A2 Seven Years bas gitarist (ve o dönemlerdeki sevgilisi), efsane güzellikte beyaz bir 62 Fender Precision'ı olan Lee Alexander tarafından Norah için yazılmış parçadır. Albümün aslında ne kadar derin olduğunu daha iyi anlamanız için şu dizeyi paylaşalım:

" Fragile as a leaf in Autumn
   Just fallin' to the ground
   Without a sound..

   Sonbaharda bir yaprak gibi kırılgan
   Hiç ses çıkarmadan yere düşerken "


Eğer bir albümün prodüktörü Arif Mardin ise en küçük dokunuşlar, en hafif nüanslar bile belirginleşir. Genel bir bütünlük içerisinde giden albümde parçaların sırası bile albümün daha iyi anlaşılabilmesi için düzenlenmiştir. A4 Feeling the Same Way'de Norah'nın esnek vokal çeşitliliği jazz-pop-folk arasında saat dakikliğinde geçişlerle belli edilir. A5 albüme adını da veren Come Away With Me buğulu sesi ile piyanodaki yeteneklerinin ortaya çıktığı parçadır. Jones bu parçadaki piyanoyu bir enstrümandan çok sözlerin devamında meramını anlatmaya devam ettiği bir uzantı gibi kullanır !!

A6 Shoot To The Moon yazın geçtiğini, güzel günlerin bittiğini ima etse de aslında albüm bana göre tam bir yaz albümüdür. Favori dinleme şeklim batan yaz güneşini izlerken, şehrin sesi azalırken albümün arka planda çalmasıdır, tavsiye ederim.

A7 albümde "sırıtan", her ne kadar Jones ve arkadaşları tarafından formata uydurulmaya çalışılsa da bütünlüğü bozan, grubun jam sessionlarında ve bar programlarında evrilmiş, aslen John Loudermilk'e ait olan bir rock n roll parçasıdır.

B yüzü Jones'un hiç sevmediğim yönü olan country heveslisi Lonestar ile açılır. Brooklyn'de yetişen, çok  geniş bir müzik yelpazesi içerisinde şekillenen Jones'un müzik dehasının tek sevmediğim noktası bu saçma country merağıdır ve malesef ikinci albümde de Dolly Parton ile yapılan manasız düete maruz kalırız. Gerçekten de Norah Jones kataloguna bakıldığı zaman en az tutulan ve satan albümünün de country tarzında olan ve Green Day vokalisti Billie Joe Armstrong ile birlikte çıkardıkları Foreverly saçmalığı olduğu görülebilir. 

B2 I've Got To See You Again albümdeki favori parçalarımdandır. Köhne karanlık bir salonda ürkek adımlarla yapılan bir tangoyu andıran parça Jones'un sonraki albümlerinin tanıtımı gibidir. Bu parçadaki geri vokaller, yaylılar ve gitar soundu ikinci albüm Feels Like Home ve üçüncü albüm Not Too Late ile birebir aynidir.

Albüm çıktığında henüz 22 yaşında olan Jones sadece jazz albümleri çıkaran plak şirketi Blue Note'un yegane "farklı" sanatçısıdır. Bazı müzik yazarlarına göre jazz ile alakası olmayan albüm, bir kesime göre de övgü topladığı yalın güzelliği ile aslında jazz müziğin ta kendisidir.

Norah Jones ve yaptığı müzik aslında bir tılsım, bir simyadır. Dinleyeni alıp götüren, hayallere daldıran bir zaman boşluğudur ve bunun sebebi de ekip içi kimyadır. Ender bulunan bu durumu daha iyi anlayabilmek için Jones'un 2007 de katıldığı Live from Abbey Road bölümünü internetten bulup izlemenizi tavsiye ederim.

Odyofil Notu: Albüm 2002'de, Blue Note gibi bu alanda (belki de) en önemli plak şirketi tarafından piyasaya sürülmüş olmasına rağmen plak versiyonunun piyasaya çıkması zaman aldı. İyi versiyonları saymaya başlamadan önce söylenmesi gereken diğer bir konu da albümün mix ve masterlenme şeklinden ortaya çıkan "arızasının" olduğudur. Kayıt ve basım tercihlerinden dolayı albümün birçok plak versiyonunda distorsiyon (bozulma) ve sibilance (kabaca s ve ş seslerinde arıza) olduğudur. 

Orjinal 2004 Amerikan baskısında bu arızalar yokken tekrar basımların (repress) birçoğunda bu arızaların fazlalıkla olduğunu ve dinleyiciyi rahatsız ettiğini söyleyebilirim. Dinleyip almakta fayda var.

2002 yılında Piyasaya çıkan Classic Records versiyonu mutlaka alınması gereken bir versiyon. Hem kapak hem de plak kalitesi gerçekten muazzam.

2009 yılında piyasaya sürülen Classic Records 45 devir 4 plak versiyonu denemedim fakat Classic Records'un ayni formatta çıkardığı tüm albümler son derece kaliteli, dolayısı ile eğer paranız varsa edinebilirsiniz.

Albümün bir de 2012 yılında Analogue Productions tarafından basılan versiyonu var. Normalde AP baskı kalitesi son derece iyi olmasına rağmen belirgin derecede distorsiyon ve ıslık (sibilance) var ve gerçekten rahatsız edici dolayısı ile pek tercih edilen bir versiyon değil.

Standard Blue Note versiyonlarını eğer fırsat varsa dinleyip almak en hesaplı tercih olsa da Classic Records versiyonu, eğer bulabilirseniz, gerçekten çok iyi ve bu ayarda bir albüm için bence alınması gerekli.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Heavy Metal'ın Beach Boys'u

Issız Adaya Düşsem Vol.2

Rumours