Aja



Huzur içinde uyusun babam yurtdışından bana birkaç CD getirmişti. Biri Karajan'ın şefliğinde Anne-Sophie Mutter'ın Beethoven'i, diğeri de Steely Dan'ın Greatest Hits'i idi. Klasik müzikle alakam sıfır (0) olduğundan o cd bir süre açılmadan durdu. Steely Dan ise hızlı bir dinlemeden sonra yeteri kadar "sert" olmadığı için rafa kaldırıldı.

Abbey Road stüdyolarının efsanevi ses mühendisi (Beatles, Pink Floyd, Al Stewart ve daha niceleri), ilerleyen zamanlarda kendi grubunu kurup süper albümler çıkaran Alan Parsons hazretleri ile yapılan bir söyleşide ortaya şöyle bir laf atılır. Odyofiller (audiophiles) sizin müziğinizi dinlemek için sistemlerini kullanmazlar. Sizin müziğinizi kendi sistemlerini dinlemek için kullanırlar. Dolayısı ile iyi ses sistemlerinin dinlenecek müziğe olan katkısı yadsınamaz. Herhangi bir parçayı 10 liralık dandik kulaklıklarla dinleme ile düzgün bir sistemde dinleme arasında dağlar kadar fark olduğunu önceki yazılarımızda zaten söyledik.

Yazının konusu işte bu mentalitenin savunucusu Steely Dan'ın albümü Aja (ingilizce Asia gibi telaffuz edilir). 1960'ların sonunda üniversitede tanışan Donald Fagen ve Walter Becker "deli deliyi dakikada bulur" atasözündeki gibi tanışmalarını müteakip sayısız tuhaflıklarının ve takıntılarının çok benzediğini farkederler. Birkaç grup denemesi ve düşük ölçekli kayıt macerasından sonra kendi gruplarını kurarlar. Steely Dan'in ne olduğunu merak edenler W. Burroughs'un Naked Lunch romanına göz gezdirebilir ;)

Fagen'ın deyimiyle Steely Dan hafif jazz dokunuşları olan bir rock n roll grubudur. İlk iki albüm gerçekten de rock ekseninde dönen, popüler fakat nispeten düşük kalibre radyo parçaları içeren albümlerdir.

Stüdyo ve beste konularında tecrübe kazanan ikili grup formatından yavaş yavaş uzaklaşıp albüm odaklı müzisyenler seçmeye, besteleri (ve albümleri) nakış gibi işlemeye başlar. Bu değişimin en belirgin olduğu yer üçüncü albümleri (ve benim de taptığım) Pretzel Logic ile hemen ertesi yıl çıkardıkları Katy Lied'dir. Bu mükemmel ve zamanının ilerisinde olan albümlerde çalıp piyasada popülerleşen müzisyenlerden Michael McDonald Doobie Brothers'a davet edilirken davulcu Jeff Porcaro ve klavyeci David Paich albüm sonrası Toto'yu kurar.

1977 yılında tekrar stüdyoya giren grup artık tamamen stüdyo müzisyenleri ile çalışmakta, sayısız müzisyeni saatlerce deneyip kayıt yaparak, sonra tekrar en başa dönerek, yeni kayıt teknolojileri ile mükemmeliyetçiliğin sınırlarını zorlamaktadır. Gerçekten de Aja'da aralarında Wayne Shorter, Larry Carlton ve Lee Ritenour'un da bulunduğu otuzdan fazla müzisyenin katkısı vardır. Gary Katz'ın prodüktörlüğünü üstlendiği albümün masteringi de Bernie Grundman tarafından yapılmıştır ve kaydın kusursuz olması için hiçbir masraftan kaçınılmamıştır.

Toplam 7 parçanın olduğu albümün A yüzü Black Cow ile açılır. Pop-funk tarzında olan parçanın henüz 30'uncu saniyesindeki Fagen'in bahsettiği o jazz dokunuşları ve akor geçişleri aslında çok keyifli bir albümün habercisidir. Hatırlatayım, Aja öyle aceleyle dinlenecek ya da bir defada içindeki lezzeti verebilecek bir albüm değildir. İşi gücü bırakıp arkanıza yaslanın, yakınlarda buz gibi birkaç Heineken hazır beklesin ve siz ağır ağır, biraz yüksek bir seste albümü dinleyin.

A2, albüme adını veren Aja'dır. Müzik odayı doldurur, Fender Rhodes piyanonun tatlı melodileri bulutların arasından çıkan ışık huzmeleri gibi sizi keyiflendirirken parça ritm değişiklikleri, melodiler ve Shorter'in efsane saksofon solosu ile zirve yapar. Bana göre parçanın yıldızı davulları çalan Steve Gadd'dır, lütfen dikkatli dinleyin.

Üçüncü parça benim favorim Deacon Blues'dur. Aja ile birlikte albümün en uzun ikinci parçası olan Deacon Blues benim geceleyin uzun yol sürüşlerimde defa defa dinlediğim, gitarların mükemmel şekilde kullanıldığı bir Steely Dan şaheseridir.

B yüzü Peg ile açılır. Bu parça Steely Dan'ın aslında ne kadar detaycı olduğunu anlatan, adeta ders niteliğinde bir parçadır. Enstrümanları ayrı ayrı dinlersek aslında ne kadar çeşitli ve esnek çaldıkları, ortaya çıkan bütünün yapı taşları olduklarını anlarız. Peg İngiltere ve Amerika'daki müzik okullarında müfredatta yeri olan, araştırmalara konu olmuş bir parçadır. Youtube'da bu parça ile açıklayıcı video ve yorumlara bir göz atmanızı tavsiye ederim!!

B2 Home At Last ve sonraki parça I Got The News Steely Dan'ın müzikteki detaycılığı ve yaratıcılığının aslında şarkı sözlerinde de devam ettiğini gösteren parçalardır. Bir bütün şeklinde bestelenen parçalardaki söz ve müzik, hatta nüans uyumları inanılmazdır.

Albümün son parçası Josie'dir. Parçanın akılda kalmasını sağlayan gitar melodileri Larry Carlton ve Dean Perks tarafından çalınsa da bu parçanın yıldızı bas gitarı çalan Chuck Rainey'dir. Parça içerisinde değişik bölümlerde jazz, funk, pop ve R&B bas tınılarını duymak son derece ilginç bir deneyimdir.

Grubun kahrını yıllarca çeken, her türlü aşırı ve pahalı taleplerini karşılayan ve en sonunda karşılığını milyonlarca plak satışı ile alan ABC plak şirketinin başkanı Steve Diener grubu ve müziğini özetlemek için şöyle der:   "Dan albümlerini dinlediğim zaman ne duyduğumu mu soruyorsunuz? Melodiler, aslında gerçek olan ve üzerinize asılıp kalan melodiler. Şarkı sözleri. Çoğu zaman onların deneyimlerini anlatsa da aslında açıkca ve kolaylıkla kendimizle ilişkilendirebileceğimiz mesajlar veren şarkı sözleri."

Bu sözler aslında her dinleyen için geçerli olan, bugün aktif olmasa da (Becker 2017 de öldü) ölümsüz ve sonsuz olan Steely Dan'ı anlatır. Bize verdikleri yedi albümle (son iki albümlerini saymıyorum) bakış açımızı, müzik dinleme kavramımızı ve sınırlarımızı ebediyen değiştiren Steely Dan.

Odyofil Notu: Albümü kolleksiyonuna katmak isteyenler için ilk ve en ucuz tavsiyem orjinal Amerikan baskıları kovalamalarıdır. O dönemde sürüsüne bereket basılan albümün temiz baskıları kolaylıkla bulunabilir.

Albümün "audiophile" versiyonları da piyasada mevcut. Mobile Fidelity Sound Lab 1980 yılında half speed mastering tekniği ile albümü sınırlı sayıda iki kez bastı. Japonya'da üretilen albümün masteringi Stan Ricker tarafından yapıldı ve kaliteli bir versiyon fakat temiz bir kopyanın fiyatı epey yüksek.

Bazı odyofillere göre çok kaliteli olan (fakat bence tamamen pazarlama numarasından ibaret) Simply Vinyl de 1988 yılında albümü bastı, denedim, ses kalitesi ortalamanın dahi altında, uzak durulması lazım.

Impex tarafından satın alınıp bünyesine katılan Sisco Music 2007 yılında albümün 30'uncu yılı anısına albümü hiçbir masraftan kaçınmayarak çıkardı. AcousTech Mastering'de Kevin Gray tarafından remasterlenen albüm RTI tarafından son derece kaliteli şekilde basılıp piyasaya sürüldü. Hem MoFi hem de Sisco versiyonlarını dinleyen birisi olarak görüşüm Sisco versiyonunun daha temiz, daha canlı olduğudır. MoFi versiyonu daha düşük tempolu ve hantal duyuluyor buna karşın Sisco dinleyiciyi hemen ilk saniyelerden yakalayıp ayakla tempo tutturuyor. Fırsatım olmasına rağmen MoFi versiyonunu almayıp o parayla ikinci bir Sisco kopya daha aldım, fark o derece..

Üç haneli döviz bazlı rakamlar harcamak istemeyenler için tavsiyem yukarıda da yazdığım gibi albümün orjinal Amerikan baskılarına bakmalarıdır. Bu baskılar gerçekten çok kaliteli ve temiz, albüm zaten masraf gözetilmeksizin basıldığı için orjinal baskılar dahi neredeyse odyofil kalitesinde, naçizane tavsiyemdir temiz bir orjinal ya da repress Amerikan bulursanız kaçırmayın. Yıllar önce bir plakçıda bulduğum temiz durumda 77 repress Amerikan baskı halen bugün son derece temiz ve güçlü çalıyor.


*2019 yılında Girne Postası haber portalında yayınlanmıştır






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Heavy Metal'ın Beach Boys'u

Issız Adaya Düşsem Vol.2

Rumours